COVID-19 SÜRECİNİN İDARİ YARGI VE İDARİ BAŞVURULARA ETKİSİ

COVİD-19’ un TİCARİ SÖZLEŞMELERE ETKİLERİ
24 Haziran 2020
İŞ KAZASINDAN ZARAR GÖRENLERİN VE YAKINLARININ MADDİ VE MANEVİ ZARARLARININ TAZMİNİ
24 Haziran 2020

COVID-19 SÜRECİNİN İDARİ YARGI VE İDARİ BAŞVURULARA ETKİSİ

COVİD-19 salgınına sebebiyet veren korona virüsün 2019 yılı Aralık ayı itibariyle ilk olarak Çin’in Vuhan kentinde görülmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından alınmaya başlanan tedbirler, salgının Türkiye’de de görülmesini takiben yargılama faaliyetlerini de kapsayacak şekilde artırılmış ve tedbirlerin kapsamları da kademeli olarak genişletilmiştir.

22.03.2020 tarih, 2279 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile “COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirler kapsamında; bu Kararın yürürlüğe girdiği tarihten 30/4/2020 tarihine kadar, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verilmiştir”.

7226 sayılı Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanunun Geçici 1. Maddesi ise “9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. -Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazetede yayımlanır” şeklindedir.

Geçici 1. Maddede bazı süreler bu maddenin kapsamı dışında sayılmış olup; 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamındaki istisnalardan biri de c bendi ile düzenlenen “Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder” 30.04.2020 tarih, 2480 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını ve yargı alanında doğabilecek hak kayıplarını önlemek amacıyla; 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen durma süresi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç, 1/5/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/6/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar (salgın hastalığın yayılma tehlikesinin daha önce ortadan kalkması halinde yeniden değerlendirilmek üzere) uzatılmıştır.”

Bu doğrultuda, sürenin durdurulmasına karar verilen işlemler içerisinde yer alan idari başvurunun ne olduğunun anlaşılması gerekmektedir. Şöyle ki; bir fiilin idari eylem veya idari işlem oluşturup oluşturmadığı sorunu bir idare hukuku sorunudur ve bu konuda karar verebilmek için idari eylemin ve işlemin nasıl tanımlandığını bilmek gerekmektedir. Kamu gücü ayrıcalıkları ve yükümlülükleri ile tanımlanan idari eylem ve işlemler ise zaman içinde oluşan idari yargı içtihatlarıyla belli bir çözüm tarzına kavuşmuştur. Öte yandan idarenin eylemlerinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davalarda idarenin sorumluluğuna hükmedilebilmesinin diğer koşulu bir idari eylemin veya işlemin hukuka aykırı olmasıdır. Hukuka aykırılık ise idare hukuku kuralları içinde kusursuz sorumluluk halleri de değerlendirilerek bir sonuca ulaşmayı gerektirmektedir. Özel hukuktaki kusursuz sorumluluktan çok farklı özellikler gösteren idarenin kusursuz sorumluluk halleri ise idari yargı yerlerinin uzun yıllar neticesinde yargı içtihatları ile oluşturduğu özel bir idare hukuku alanıdır.

Ülkemizde bir idari uyuşmazlık söz konusu olduğunda bu uyuşmazlığın çözülebilmesi noktasında akla ilk olarak yargı yolu gelmektedir. Halbuki yargı yolu haricinde düzenlenen ve yargı yoluna kıyasen daha avantajlı sonuçlar doğurabilen idari başvuru yolları mevcuttur. Bu yollardan biri olan ve İdari Yargılama Usulü Kanununun 11. maddesinde düzenlenen ihtiyari başvuru yolu hem başvurucu hem de İdare lehine sonuçların doğmasına hizmet etmektedir. Bu başvuru sonucunda sorunun çözülebilmesi hem zaman açısından hem de maddi açıdan özellikle başvurucu lehine sonuç doğurmaktadır. İdarenin işlemini kendisine yapılan başvuru doğrultusunda bir kez daha hukukilik ve yerindelik bakımından inceleyerek karar vermesi İdareye olan güvenin pekiştirilmesi noktasında önemli bir işleve sahiptir. İlgililerin bu başvuru yoluna daha çok gitmeleri konusunda teşvik edilmeleri ve başvurunun sakıncalı yönlerinin giderilmesi ile hukuk devleti ilkesinin daha etkin bir biçimde işleyeceği kaçınılmaz bir gerçektir. Bu halde, idari bir işlem neticesinde idari yargıya başvurmadan önce doğrudan ilgili idareye başvuru imkânı mevcuttur ve İYUK 10. madde ve 11. madde ile belirtilen ilgili başvurulara ilişkin olarak pandemi sürecinin etkileri söz konusudur.

25.03.2020 Tarihli 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 1. Maddesi ile COVID-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanında hak kayıplarının önlenmesi amacıyla idari başvuru süreleri bakımından durdurma ile birlikte bir çok yeni düzenleme getirilmiştir. Kanuni düzenleme 25.03.2020 tarihinde Resmi Gazete yayınlanmış olsa dahi idari yargı ve başvurulara ilişkin durdurma kararı açısından dikkat edilmesi gereken bir diğer tarihin 15.02.2020 tarihi olduğunu belirtmek gerekir. Bu doğrultuda Covid-19 virüsünün idari yargı ve idari başvurulara etkisini değerlendirmek bakımından incelenmesi gereken hüküm 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 1. Maddesidir.

Torba Yasa’nın Geçici 1. maddesi uyarınca;

  • Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler, usul hükmü içeren süreler ve arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13 Mart 2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
  • İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22 Mart 2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, itibaren 30 Nisan 2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durdurulmuştur.

Belirtmek gerekir ki; 30 Nisan’a kadar durdurulmuş olan süreler 29.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’nın 1 maddesi ile “Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını ve yargı alanında doğabilecek hak kayıplarını önlemek amacıyla; 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen durma süresi, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç, 1/5/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15/6/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar (salgın hastalığın yayılma tehlikesinin daha önce ortadan kalkması halinde yeniden değerlendirilmek üzere) uzatılmıştır.” ifadesi ile 15.06.2020 tarihine kadar uzatılmıştır.

Burada dikkat edilmesi gereken Cumhurbaşkanı Kararı’nın ilgili 1. maddesinde söz konusu süre uzatımına ilişkin olarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin sürelerin hariç tutulmuş olmasıdır. Hükme ilişkin olarak zorunlu idari başvurular bakımından bir ayrım yapıldığını söylemek mümkündür. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda öngörülen zorunlu idari başvuru yolları dışında, zorunlu idari başvurulara ilişkin sürelerin durdurulması açık bir biçimde hüküm altına alınmıştır.

Anılan yasalarda öngörülen, tüm bu başvuru yolları ve başvurulmadan idari dava yoluna gidilmesi olanaksız (659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede öngörülen sulh başvuru yolu gibi) benzerleri, yargılama usulünde korunan dava hakkının doğumu ve kullanılması bakımından zorunlu idari başvuru yollarıdır. Dolayısıyla; anılan maddelerde başvuru için öngörülen süre, zamanaşımı (örneğin, düzeltme hakkının kullanılabilmesi için uyulması gerekli tarh zamanaşımı süresi) ve sükutu hak müddetlerinin, geçici madde hükmünün kapsamında olduğunu söyleyebiliriz.

Bu noktada sürelerin durdurulmasına ilişkin alınan kararlar neticesinde süreler bakımından yapılacak hesaplamalar önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, idari başvuru süresinin 13.03.2020 tarihinden önce başlamış olması durumunda; 13.03.2020 tarihinde idari başvuru süresinin kalan kısmının on beş günden fazla olması, 13.03.2020 tarihinde idari başvuru süresinin kalan kısmının on beş günden az olması, idari başvuru süresinin 13.03.2020 tarihinde sonra başlaması olarak ayrıma gidilerek hesaplanması mümkündür. Zira ilgili sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağı karara bağlanmıştır. Ancak durma süresinin başladığı tarih itibariyle başvuru süresinin bitimine on beş günden az kalmış olması durumunda, durma süresinin sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren on beş gün bakımından uzatılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.

Süre başlangıcının 13.03.2020 tarihinden sonraki bir tarihte başlaması durumunda; tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan idari başvuru sürecinin daha başlamadan duracağı açıktır. Bu ihtimalde, Kanun kapsamında 15.06.2020 olarak belirtilen tarih itibariyle ilgili başvuru bakımından süre yeniden başlayacaktır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesi “1. İvedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır: a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri. b) Acele kamulaştırma işlemleri. c) Özelleştirme Yüksek Kurulu kararları. d) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca yapılan satış, tahsis ve kiralama işlemleri. e) 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca, idari yaptırım kararları hariç çevresel etki değerlendirmesi sonucu alınan kararlar. f) 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca alınan Cumhurbaşkanı kararları. 2. İvedi yargılama usulünde: a) Dava açma süresi otuz gündür. b) Bu Kanunun 11 inci maddesi hükümleri uygulanmaz. c) Yedi gün içinde ilk inceleme yapılır ve dava dilekçesi ile ekleri tebliğe çıkarılır. d) Savunma süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren on beş gün olup, bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla on beş gün uzatılabilir. Savunmanın verilmesi veya savunma verme süresinin geçmesiyle dosya tekemmül etmiş sayılır. e) Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemez. f) Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç bir ay içinde karara bağlanır. Ara kararı verilmesi, keşif, bilirkişi incelemesi ya da duruşma yapılması gibi işlemler ivedilikle sonuçlandırılır. g) Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. h) Temyiz dilekçeleri üç gün içinde incelenir ve tebliğe çıkarılır. Bu Kanunun 48 inci maddesinin bu maddeye aykırı olmayan hükümleri kıyasen uygulanır. ı) Temyiz dilekçelerine cevap verme süresi on beş gündür. i) Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir. j) Temyiz istemi en geç iki ay içinde karara bağlanır. Karar en geç bir ay içinde tebliğe çıkarılır” hükmünü haizdir. Sayılan iş ve işlemler kapsamında İYUK 11. maddesinde yer alan idari başvuru yolunun tüketilmesinin önündeki engel hükmünün İYUK 20/A maddesi olduğunu söyleyebiliriz. Diğer bir ifade ile, İYUK 11. maddenin İYUK 20/A ivedi yargılama usulüne tabi bulunmadığı söylemek gerekir. 20/A maddesi kapsamında sayılan iş ve işlemlere karşı İYUK 11. madde kapsamında yapılacak başvurunun herhangi bir etkisi olmayıp yargıya başvurma süresinin işleyişine etki edip durdurmadığını belirtmek gerekir.

İYUK 11. maddesi kapsamında başvuru reddedilmiş yahut zımni red vuku bulmuş olabilir yahut tesis edilen işleme karşı doğrudan iptal davası açma durumu söz konusu  olabilir. İdari başvuru açısından yukarıda belirtilen sürelere paralel olarak yargılama süreci de aynı şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Bu noktada da iki bir ayrıma gidilmesi gerekmektedir; halihazırda tesis edilmiş bulunan bir idari işlemin tarafımıza tebliğ edilmiş olması ve idari yargı süresinin 13.03.2020 tarihinden önce başlamış olması durumunda; 13.03.2020 tarihinde idari yargı süresinin kalan kısmının on beş günden fazla olması, 13.03.2020 tarihinde idari yargı süresinin kalan kısmının on beş günden az olması ve idari yargı süresinin 13.03.2020 tarihinden sonra başlaması olarak ayrıma gidilerek hesaplanması mümkündür. 13.03.2020 tarihinden sonra başlaması durumunda sürenin 16.06.2020 tarihinden itibaren başlayacak olması ve sürecin adli yargı tatiline denk gelmesi durumunda 7 gün daha uzayacağını belirtmek gerekir. Bu halde adli tatil sonrası son tarih ilgili işleme karşı dava açmak bakımından son gün olacaktır.

7226 Sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda yer alan sürelere ilişkin istisnai bir hükme yer verilmemiş olup, 29.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararında Kamu İhale Kanunu’nda yer alan sürelerin işleyişinin devam ettiği açıkça belirtilmiştir.

Bu itibarla, sürelere ilişkin belirleme yaparken idari başvuru ve idari yargı süreci olarak ikili bir ayrıma giderek, tespit bakımından 13.03.2020 tarihi esas alınarak kalan sürenin on beş günden fazla veya az olduğu hallere ilişkin olarak değerlendirme yapmak yerinde olacaktır.

Stj. Av. Kardelen ÇANAK

Comments are closed.