İŞÇİNİN KORONAVİRÜSE YAKALANMASI İŞ KAZASI NİTELİĞİ TAŞIR MI?

COVID-19 FEDERAL MAHKEMELER
24 Haziran 2020
VERGİ HUKUKUNDA MÜCBİR SEBEP
24 Haziran 2020

İŞÇİNİN KORONAVİRÜSE YAKALANMASI İŞ KAZASI NİTELİĞİ TAŞIR MI?

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini gösteren Koronavirüs salgını birçok alanda olduğu gibi hukuk alanında da büyük merak ve tartışmalara neden oldu. Bunların en başında ise bu sürecin işçi işveren ilişkisine nasıl yansıyacağı gelmektedir. Bu hususta en çok merak edilen durumlardan biri de çalışmak zorunda olan içinin koronavirüse yakalanması durumunda bu durumun hukuki anlamda nasıl yorumlanacağıdır. Burada öncelikle belirtmek gerekir ki yaşadığımız bu süreç ilk defa yaşadığımız olağanüstü bir durum olduğu için bu konularda hukuki anlamda çok net açıklamalar yapmak ne yazık ki mümkün değildir. Ancak konuyu mevcut hukuki düzenlemeler ve verilen kararlar çerçevesinde yorumlayabilmekteyiz.

Öncelikle bu süreçte işverenlere büyük sorumluluk düşmektedir. Gerek İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, gerekse Türk Borçlar Kanunu’nun 417.Maddesi gereğince işveren, çalışanın sağlığının ve güvenliğinin sağlanması amacıyla gereken her türlü önlemi almakla yükümlü kılınmıştır. Dolayısıyla, iş yerinde çalışmanın devam etmesi halinde işveren işçiyi koronavirüse karşı korumak durumundadır. Bu kapsamda, işveren, iş ortamının hijyenini sağlamalı, işçilerin kullanacağı dezenfektanları hazır bulundurmalı, gerekli durumlarda maske tedarik etmeli, yurt dışı seyahatleri ertelemeli veya gerekli karantina önlemini almalı, işçileri konuya ilişkin bilgilendirmeli ve işyeri hekimi kanalıyla işçileri gözetim altında tutmalıdır.

6331 sayılı İSG Kanunu’nun 4. maddesinde, işverenin yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre işveren;

“a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

  1. b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
  2. c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.

ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.

  1. d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.”

İşçinin Koronavirüse yakalanmasında işverenin kusurunun bulunması halinde ise, işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açılabilecektir. Ancak virüsün işyerinde veya işyeri dışında bulaşmış olması mümkün olduğundan bu durumun ispatı hiçte kolay değildir. Kanaatimizce burada yaklaşık ispatın aranması gerekli olacaktır.

Alınan tüm tedbirlere rağmen işçinin koronavirüs yakalanması durumunda bunun iş kazası veya meslek hastalığı sayılıp sayılmayacağı konusunda büyük tartışmalar vardır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde iş kazasının unsurları düzenlenmiştir. Buna göre iş kazası;

“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

  1. b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  2. c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  3. d) Bu Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  4. e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren” olaydır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinde iş kazası, “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı… ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu düzenlemeler doğrultusunda işçi, koronavirüs hastalığına işyerinde yakalanmışsa, meydana gelen bu olay iş kazası olarak değerlendirilebilecektir. Benzer bir uyuşmazlıkta, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi 2018/5018 E.-2019/2931 K. sayılı 15.04.2019 tarihli kararı ile “H1N1 (domuz gribi) olan bir tır şoförüne ilişkin davada H1N1’i “iş kazası” olarak” kabul etmiştir.

Virüsün meslek hastalığı yönünden değerlendirilmesi ise iş kazasından farklıdır. 5510 sayılı Kanunun 14. maddesinde meslek hastalığı, “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleri” olarak tanımlamıştır. 6331 sayılı Kanunun 3. maddesine göre ise meslek hastalığı, “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı” ifade etmektedir. 5510 sayılı Kanunun 14. Maddesinde “Hangi hallerin meslek hastalığı sayılacağı, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir. Yönetmelikte belirlenmiş hastalıklar dışında herhangi bir hastalığın meslek hastalığı sayılıp sayılmaması hususunda çıkabilecek uyuşmazlıklar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. SGK tarafından çıkarılan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin ekindeki meslek hastalıkları listesinde koronavirüs yer almamaktadır. Buna karşın listenin D gurubunda bulaşıcı hastalıklarında meslek hastalığı olarak sayıldığı görülmektedir. Burada kanaatimizce koronavirüs bulaşıcı bir hastalık olduğu için listenin D grubuna dâhil olmasına engel bir durum bulunmamaktadır.

Bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilebilmesi için, meslek hastalığı ve yapılan iş arasında uygun ‘illiyet’ yani ‘nedensellik bağının’ bulunması gerekiyor. Yargıtay Haziran 2018 tarihli bir kararında, ‘nedensellik bağını’ şöyle tanımlanıyor: “Eğer işçinin çalıştığı işte çalışmaması halinde hastalığa yakalanmayacağı söylenebiliyorsa bu durumda meslek hastalığı ile yürütülen iş arasında uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir söyleyişle hizmet akdine göre işverenin işyerinde çalışan işçi, hastalığa, gördüğü işin özellik ve niteliği veya işin yürütüm şartları dolayısıyla tutulmuş ise uygun illiyet bağı mevcuttur.”

Bu kapsamda hastane çalışanlarının çalışma faaliyeti sırasında koronavirüse yakalanmasını meslek hastalığı olarak nitelendirebiliriz. Fakat bir hukuk bürosunda çalışan avukatın koronavirüse yakalanmasını illiyet bağı eksikliğinden meslek hastalığı olarak nitelendirmemek gerektiği gibi burada ancak iş kazasından söz edilebilir.

Kanunda iş kazası ve meslek hastalığı ile ilgili hükümler böyleyken Sağlık Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından 7 Mayıs’ta yayımlanan genelgede, COVID-19 pozitif olan sigortalı çalışanların ‘iş kazası ve meslek hastalığı sigortaları’ kapsamında değerlendirilmeyeceği bildirildi. Fakat burada belirtmek gerekir ki kanundaki hükümler açık olup bu hükümler genelgeyle değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır. Ayrıca daha öncede çokça tartışılan SGK’nın kalp krizini iş kazası olarak saymama durumunda açılan davalar sonucunda mahkemelerce verilen kararlar neticesinde SGK genelgeyi değiştirerek kalp krizini iş kazası olarak saymıştır.

İşçinin koronavirüse yakalanmasının hukuki boyutunu dünyadaki diğer ülkelerin nasıl düzenlediğini incelediğimizde koronavirüs, İtalya ve Fransa, Belçika, Güney Afrika, Kanada, Malezya gibi ülkeler de meslek hastalığı sayılmış ve yapılacak işlemleri detaylandırmıştır. ABD’de ise koronavirüs hastalığının iş ile ilişkili olduğu kabul edilmiştir.

İç hukuktaki düzenlememeler, konu ile ilgili kararlar ve diğer ülkelerin kararları göz önünde bulundurulduğunda kanaatimizce uygun illiyet bağı sağlandığı taktirde işçiye koronavirüs bulaşması durumunda bu durumun somut olayın özelliğine göre iş kazası veya meslek hastalığı olarak kabul edilmesi mümkündür. Fakat yine de belirtmek isteriz ki bu yargıya taşınıp nihai bir karar alınmadan net bir şekilde açıklığa kavuşmayacaktır.

Stj. Av. İsmail Utku YÜCEL

Comments are closed.