Anayasa Mahkemesinin Moloz Kararı

VASİYETNAMENİN DÜZENLENMESİNDEKİ USULLER
5 Kasım 2021
TRAFİK CEZASINA İTİRAZ VE HUKUKİ SÜREÇ
23 Şubat 2022

Anayasa Mahkemesinin Moloz Kararı

25 Kasım 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanan, Anayasa Mahkemesi’nin  2018/7477 Başvuru Numaralı, 27/10/2021 tarihli emsal niteliğinde kararı büyük ses getirmiştir. Başvurucu Gülsüm Kestaneci ’nin sahibi olduğu tarım arazisine gerekli izinler alınmadan moloz dökülerek doğal yapısının bozulduğu, arazinin tarla vasfının yitirilmesine sebep olunduğu hususu tarafına, 27/06/2016 tarihli yazı ile bildirilmiş, aynı yazıda bildirimin tebliğinden itibaren üç ay içinde arazinin eski haline getirilmesi gerektiğini aksi halde 5403 sayılı Kanunun 21. Maddesi (a) bendi gereğince idari para cezası uygulanacağını da belirtmişlerdir. Daha sonra eski hale getirilmediği tespit edilen arazi için başvurucuya idari para cezası uygulanmıştır. Başvurucu bu idari para cezasına karşı 29/06/2017 tarihinde Hakimlik nezdinde itirazda bulunmuş; ilgili idari mercilere yapılan bu ihbarlarda araziye moloz döken kamyonun plakasının göründüğü bazı fotoğraflara da yer verildiğini, bu durumda sorumluların tespit edilip asıl failin bulunması gerektiğini, kabahate konu arazinin tarla vasfını kaybettiği belirtilen dönemde yurt dışında bulunduğuna ilişkin pasaport kayıtlarını ve yargı makamlarına sunduğu halde kendisinin işlemediği bir fiilden sorumlu tutulduğunu, yargılama süresince delillere etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığını, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır.

Anayasa Mahkemesi olayı esas üzerinden incelediğinde: “Hakimlik kararına göre taşınmazın tarla vasfını yitirmesinden sonra yapılan bu ihbar, kabahat ile kabahate neden olan eylem arasında herhangi bir irtibat kurmamaktadır. Hakimlik kararında tarım arazisinin tarımsal niteliğinin kaybedilmesine ilişkin kabahat ile kabahati işleyen kişi olarak başvurucu arasındaki tek bağlantı başvurucunun mülk sahibi olması üzerinden kurulmuştur. Diğer bir ifadeyle salt belli bir statüde (mülkiyet hakkı sahibi) olma, idari para cezası yaptırımı uygulanmasına gerekçe yapılmıştır.” İşbu sebepten; suç isnadı altındaki başvurucunun salt belirli bir statüde olması nedeniyle cezalandırılarak otomatik olarak suçlu konumuna düşürüldüğü sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca, AYM, başvurucuya savunma imkanı tanınmış olmasına da masumiyet karinesinin ihlalini telafi etmediğini, açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. Ve 38. Maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.

6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hale getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Anayasa Mahkemesi incelediği başvuruda Manisa 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından yapılan yargılama sonucu masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Bu sebeple; masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabulüne, Anayasa’nın 36. Ve 38. Maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine, kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili hakimliğe gönderilmesine karar vermiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir